Menopoz kadınlarda adetlerin kesildiği döneme verilen isimdir. Menopoz diyebilmek için bir kadının 1 yıl veya daha uzun süre ile adetten kesilmesi gerekir. Bu dönemde yumurtalıklar artık yumurta geliştirmez ve hormon üretmeyi sonlandırırlar. Yumurtalık faaliyetlerinin sonlanması ile menopoz dönemi başlamış olur ve buna ilişkin şikayetler ortaya çıkar.
Kadınlar sıklıkla 45-55 yaşları arasında menopoza girerler. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 48’dir. Bir kadının kaç yaşında menopoza gireceğinin belirlenmesi mümkün değildir ancak menopoz yaşının belirlenmesinde en önemli etken genetik özelliklerdir. Bu nedenle kadınlar ailelerindeki birinci derece akrabalarının menopoz yaşına yakın bir dönemde olasılıkla menopoza gireceklerdir.
Menopoz 40 yaşından önce ortaya çıkarsa buna “erken menopoz” veya “yumurtalık yetersizliği” denir.
Kadınlar menopoza aniden girmezler. Menopoz öncesinde genellikle adet düzensizlikleri başlar ve birçok kadın bu dönemde menopoza gireceği endişesini taşır. 40’lı yaşlarda ortaya çıkan adet düzensizlikleri varlığında eğer;
Birçok kadın herhangi bir nedenle rahmi alındığında adet göremedikleri için menopoza girdiğini düşünmektedir. Ancak rahim ile birlikte yumurtalıklar alınmamış ise, yumurtalık faaliyetleri devam ettiği sürece adet görmese bile menopoza girmiş olmaz. Ayrıca herhangi bir nedene bağlı olarak yumurtalıkları alınan kadınlarda, normal menopoz yaşından önce bile olsa menopozla ilişkili belirti ve şikayetler ortaya çıkacaktır, ki bu duruma “cerrahi menopoz” adı verilir.
Menopoz dönemine yakın adet kanamaları genellikle düzensiz olduğundan normal mi, anormal mi ayırt etmek zor olabilir. Ancak 3 haftadan daha kısa aralıklarla adet oluyorsanız, kanama miktarı çok fazla veya pıhtılı oluyorsa, adet dönemleri arasında lekelenmeler varsa veya menopoza girdikten sonra kanama meydana gelirse anormal bir kanamadan bahsedilir.
DİKKAT! Eğer menopoz döneminde kanamanız olursa MUTLAKA doktora görünmelisiniz. Menopoz sonrası kanamalar rahim kanserinin belirtisi olabilir.
Bazı kadınlarda menopoza girdikten sonra herhangi bir şikayet ortaya çıkmasa da birçok kadında aşağıda sıralanan şikayetlerden bir veya birkaçı bulunabilir:
Sıcak basması menopozun en rahatsız edici şikayetlerinden biridir ve menopozdaki kadınların %60-80’inde gözlenir. Sıklığı kadından kadına değişmekle birlikte, gün içinde veya geceleri bir veya birkaç kez göğüs seviyesinden başlayarak yüze doğru yayılan kızarıklık ve sıcaklık hissi şeklinde kendini gösterir. Beraberinde çarpıntı ve panik hissi gözlenebilir. Eğer bu durum geceleri ortaya çıkarsa “gece terlemesi” olarak adlandırılır ve bu da uyku problemlerine neden olabilmektedir. Menopozdaki kadınlar uykuya dalma veya uzun süre uyumakta sorun yaşarlar. Bu da gün içinde yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü ve unutkanlık nedeni olabilir. Ayrıca menopozda depresif belirtiler olarak tanımlayabileceğimiz üzüntü hali, herhangi bir şeye karşı ilgi kaybı ve çok az ya da çok fazla uyuma durumu izlenebilir. Vajinada kuruluk cinsel ilişki sırasında ağrı ve yanma nedeni olabilir.
Menopoza geçiş sürecinde yapılacak bazı kan testleri ile menopoz durumu olup olmadığı anlaşılabilir. Bu amaçla sıklıkla FSH ve östrojen adı verilen hormon düzeyleri değerlendirilir.
Eğer 1 yıl veya daha uzun bir süre ile adet görmediyseniz gebe kalma olasılığınız neredeyse sıfırdır. Ancak çok nadiren de olsa, menopozun ilk birkaç yılı içinde gebelikler bildirilmiştir. Bununla birlikte, henüz adetten tam olarak kesilmemiş iseniz, gebelik ihtimali vardır ve gebelik istenmiyorsa bir korunma yöntemi kullanmalısınız.
Menopoza geçiş döneminde düşük bir ihtimalle de olsa gebelik gelişebileceğinden korunmaya devam edilmelidir. Her ne kadar bu dönemde doğum kontrol haplarının kullanılması önerilmese de, düşük doz hormon içeren haplar kullanılabilir.
Eğer doğum kontrol hapı kullanmak istemiyorsanız 3 aylık iğneler veya “implant” olarak adlandırılan ve kola takıldıktan sonra hormon salgılayarak koruma sağlayan plastik çubuklar kullanılabilir. Eğer hiç hormon kullanmak istemezseniz prezervatif veya diyafram uygun olabilir ya da spiral takılabilir.
Eğer hali hazırda bir doğum kontrol metodu kullanıyorsanız, son adet tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra kullandığınız yöntemi bırakabilirsiniz. Ancak doğum kontrol hapları veya diğer hormon içeren yöntemleri kullanan kadınlar adet görmeye devam edebileceğinden, menopoza girilip girilmediği kan testleri ile belirlendikten sonra kullanılan yöntemin terk edilmesi önerilir. Spiral kullanan kadınların ise beklenen menopoz yaşına (ortalama 50 yaş) kadar spiralini çıkarttırmamaları önerilir.
Menopoz kadın hayatının doğal süreçlerinden biridir ve menopozdaki tüm kadınların tedavi almasına gerek yoktur. Hafif şikayetler genellikle tedavi ihtiyacı göstermez ve bazı önlemler ile halledilebilir. Ancak yoğun ve rahatsız edici şikayetlerin varlığında menopoz için çeşitli tedavi seçenekleri kullanılabilir.
Menopoz tedavileri başlıca 3 şekilde uygulanmaktadır:
A. Hormon tedavisi – Menopozda eksik olan ve şikayetlere neden olan hormon yumurtalıklardan salgılanan östrojendir. Bu nedenle “östrojen” hormonu ile yapılacak tedaviler en etkin tedaviler olarak bilinir. Ancak östrojen tedavisi potansiyel yan etkileri nedeniyle bazı kadınlarda kullanılamaz veya bazen kadınlar östrojen kullanmak konusunda tereddüt edebilir. 60 yaş öncesinde hormon tedavisi almak genel olarak güvenli kabul edilse de, meme kanseri, kalp krizi, damar içi pıhtılaşma veya inme gibi sorunlara neden olabilmektedir.
Rahmi alınan kadınlarda tek başına östrojen hormonu ile tedavi yapılabilirken, rahmi olan menopozdaki kadınlara, hastayı rahim kanserinden korumak için, östrojenle birlikte “progesteron” hormonu da verilmektedir.
Östrojen hormonu hastalara hap, vücuda yapıştırılarak kullanılan bantlar, vajina içine yerleştirilen halkalar veya vücuda sürülen krem ya da jel şeklinde verilebilir. Ancak en sık hormon tedavisi ağızdan alınan haplar ile gerçekleştirilir. Menopoza ilk geçiş yıllarında (40’lı yaşlarda) düşük doz hormon içeren doğum kontrol hapları da menopoz şikayetlerinin tedavisinde kullanılabilir. Bu haplar ayrıca gebelik istemeyen kadınlarda korunmayı da sağlarlar. Ancak doğum kontrol hapları menopozdaki hormon tedavisine oranla çok daha yüksek düzeyde hormon içerdiklerinden, menopoz sonrası hormon tedavisi uygun değildir.
Vücuda yapıştırılan bantlar günümüzde pek çok hekim ve hasta tarafından tercih edilmektedir. Bu bantların haplara göre en önemli avantajı daha az oranda damar içi pıhtılaşmaya neden olmalarıdır. Ayrıca şeker ve yüksek tansiyon hastaları ile kan yağlarından birisi olan “trigliserit” düzeyi yüksek olan kadınlarda bantların kullanılması daha avantajlıdır. Hormon bantlarının en önemli dezavantajı ise yapıştırılan yerde meydana gelebilecek alerjik reaksiyonlardır.
Vajinada kuruluk yaşayan kadınlarda, sadece vajina içine uygulanan östrojen krem veya fitilleri şikayetlerin azalmasını sağlar. Sadece vajina içine hormon tatbik etmek, diğer organ ve dokuların östrojenden daha az etkilenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, vajina içine östrojen hormonu tatbik edilmesi vajinada kuruluğu önlerken, sıcak basmalarına karşı etkisizdir.
Menopozda şikayetlerin azaltılması veya tedavisi için kullanılan hormon tedavilerinin ne yazık ki bazı olumsuz etkileri bulunmaktadır. Her ne kadar günümüzde verilen hormon düzeyleri oldukça düşük olsa da yine de tamamen risk olmadığı söylenemez.
Menopozda hormon tedavisinde iki hormon birlikte kullanılır: östrojen ve progesteron. Progesteron, genel olarak östrojen hormonunun sağlık üzerine olumlu etkilerini baskılamaktadır.
Peki o zaman doktorlar neden sadece östrojen değil de, östrojenin etkilerini önleyen progesteronu da beraberinde uygulamaktadır? Östrojen hastalara tek başına verilirse, rahim içindeki hücreleri sürekli olarak uyararak rahim kanseri gelişmesine neden olabilir. İşte östrojenin bu etkisi de progesteron hormonu ile baskılanır ve rahim kanseri gelişmesi engellenir. Ancak rahmi alınan menopozdaki kadınlarda rahim kanseri riski bulunmadığından tek başına östrojen tedavisi verilebilir.
Menopozda hormon tedavisinin olumlu etkileri:
Menopozda hormon tedavisinin olumsuz etkileri:
Menopoza ait rahatsızlık veren şikayetleriniz (sıcak basması, uykusuzluk, vajinada kuruluk vb.) varsa 5 yıldan kısa süre ile hormon tedavisi alabilirsiniz. Ancak daha uzun süreli kullanımlarda olumsuz etkiler artmaktadır.
Eğer hormon tedavisi alıyorsanız, ilaçların azaltılarak kesilmesi şikayetlerin aniden ortaya çıkmasını ve şiddetli olmasını önleyecektir. İlaçlar kesildikten sonra hala şikayetleriniz devam ediyorsa alternatif olabilecek seçenekler konusunda doktorunuza başvurmalısınız.
Menopoz döneminde aşağıda sıralanan hastalıkları olan kadınlar için hormon tedavisi uygun değildir:
B. Hormon dışı tedaviler – Hormon kullanmak istemeyen veya hormon kullanılmasının sakıncalı olduğu menopoz hastalarında hormon dışı tedaviler verilebilir. Bu tedavilerin en sık kullanım nedeni sıcak basmalarını engellemektir. Hormon dışı tedaviler arasında:
Bitkisel ürünler – Soya fasulyesi, nohut, mercimek ve keten tohumu östrojen hormonu benzeri “fitoöstrojen” adı verilen bir madde içerirler ve menopozdaki kadınlarda ateş basmalarına karşı etkili olduğu yaygın bir inanıştır. Ancak fitoöstrojen içeren bitkisel ürünlerin sıcak basmalarına karşı etkinliği kesin olarak kanıtlanabilmiş değildir. Bununla birlikte meme kanseri öyküsü olan kadınların fitoöstrojenlerden uzak durması önerilir. Ayrıca, aktarlarda satılan ve menopoz için “mucize” olarak ifade edilen pek çok ürünün içeriği tam olarak bilinmemektedir ve sağlığınız için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle “doğal ilaçlar” kullanmayı planlıyorsanız, bunu mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
İlaçlar – “Antidepresan” olarak bilinen ve depresyon hastalarında kullanılan ilaçlar ile bazı nöbet engelleyici ilaçlar sıcak basmalarını önleyerek (depresyon veya nöbetleriniz olmasa da) fayda sağlayabilir.
C. Kemik erimesi için tedavi – Menopoz döneminden sonra, kadınlarda yumurtalıklar tarafından üretilen östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak kemik yoğunluğu azalır ve kemik erimesi ortaya çıkabilir. Kemik erimesi olup olmadığı özel bir film ile anlaşılabilmektedir.
Kemik erimesi için de en etkili tedavi östrojen kullanmaktır ancak olası yan etkiler bazı kadınlarda östrojen kullanılmasını engelleyebilir. Böyle bir durumda kalsiyum ve vitamin D içeren ilaçlar almak ve egzersiz yapmak sizi kemik erimesine karşı koruyacaktır. Ayrıca, sigara içiyorsanız sigarayı bırakmak kemik erimesini azaltır ve kemikleri kuvvetlendirir. Kemik erimesi varlığında ise kemiği kuvvetlendirecek ilaç veya vitaminler doktorunuz tarafından reçete edilebilir.
Kemikler için kalsiyum – Kalsiyum için özellikle süt ve süt ürünlerini (peynir, yoğurt, ayran vb.), yeşil sebze ve meyveleri tüketmek ve D vitamini için de bol güneş ışığı almak doğal yolla destek sağlayacaktır. Menopoza geçiş döneminde günde en az 1000 mg, menopoz sonrası dönemde ise en az 1200 mg kalsiyum almalısınız. Ancak olası yan etkiler nedeniyle, günde 2000 mg’ın üzerinde kalsiyum almaktan kaçınmalısınız. Süt ve süt ürünlerinin her bir porsiyonu aşağı yukarı 300 mg kalsiyum içerir (örn. 1 bardak süt, 1 kase yoğurt veya 30 g kaşar peyniri). Günlük almanız gereken kalsiyum miktarını kabaca bu şekilde belirleyebilirsiniz. Kalsiyum tabletleri gıdalar ile yeterince kalsiyum alamayan kadınlar için uygundur. Eğer günde 500 mg üzerinde kalsiyum tablet şeklinde alınıyorsa, günlük doz tek seferde değil, sabah ve akşam olmak üzere iki seferde alınmalıdır.
Kemikler için D vitamini – 70 yaşından sonra erkeklerin ve menopozdaki kadınların günde 800 ünite D vitamini alması önerilir. Bu doz yeterli kalsiyum alan bireylerde kemik kaybını azaltır ve kemik kırıklarını önler. Menopoza geçiş dönemindeki kadınlar için (40’lı yaşlar) günlük olarak alınması gereken D vitamini miktarı kesin olarak belirlenmiş olmasa da 600 ünite D vitamini genellikle yeterli olmaktadır. Süt aynı zamanda D vitamini için doğal bir kaynaktır ve 1 bardak süt içinde yaklaşık 100 ünite D vitamini bulunur. Diğer bir gıda kaynağı da balıktır. Somon balığının bir porsiyonunda günlük ihtiyacı karşılayacak kadar D vitamini bulunmaktadır.
Kemik erimesi için önlemler:
Kemik kırıklarını azaltmak için önlemler:
Kortizon
Heparin (kanın pıhtılaşmasını önler)
Nöbet önleyici ilaçlar (fenitoin, karbamazepin, primidon ve fenobarbital)
Kemik erimesi için tedavi sadece ciddi kemik erimesi (osteoporoz) ve kırık riski olan kadınlar için uygundur. Birçok doktor menopoz döneminden sonra (erkeklerde 50 yaşından sonra) kemik yoğunluğu ciddi olarak azalmış (T değeri -2.5’in altında) veya omurga ya da kalça kırığı olan hastalar için önermektedir.
Kemik yoğunluğu orta düzeyde (osteopeni) olan hastalar için (T değeri -1 ile -2.5 arasındadır) 10 yıllık kırık riski %3-20’nin üzerinde ise ilaç tedavisi önerilir. Ancak kişisel farklılıklar söz konusu olabileceği için ilaç tedavisi konusunda son kararı doktorunuz verecektir. Önümüzdeki 10 yıl içinde gerçek kırık riskini hesaplamak isterseniz Dünya Sağlık Örgütü’nün aşağıdaki web sayfasına girerek öğrenebilirsiniz: www.shef.ac.uk/FRAX/tool.aspx?lang=tu
Menopoza giriş döneminde kemik yoğunluğu azalmış olsa bile kırık riski çok düşük olduğundan, menopoz öncesi dönemde genellikle ilaç tedavisine ihtiyaç yoktur.
A. Bifosfonatlar: Kemik erimesini önlerler. Sabah aç karnına ve en az 1 bardak su ile alınmalı (soda kullanılmamalıdır) ve ilaç alındıktan sonra kullanılan ilaca bağlı olarak en az yarım veya 1 saat herhangi bir şey yenmemeli veya başka bir ilaç alınmamalıdır. İlaç alındıktan sonra reflü riskini azaltmak amacıyla en az 30 dakika hasta yatar pozisyonda olmamak gereklidir (oturmalı veya ayakta durulmalıdır).
Kemik ermesinin yanı sıra, diş tedavisi alan hastaların bifosfonat grubu ilaçları bırakmaları gerektiği konusunda yaygın bir inanış vardır ancak bu durum özellikle kanser nedeniyle damar yoluyla bu ilaçları kullanan insanlar için geçerlidir.
B. Östrojen benzerleri – Kısaca SERM olarak adlandırılan ve östrojen hormonu etkisine sahip bazı sentetik ilaçlar kemik erimesi için kullanılabilir. Bu amaçla en sık kullanılan ilaçlar raloksifen (Evista® ve Ralien®) ve tamoksifendir. Raloksifen, bifosfonatlar veya östrojen hormonu kadar kemik erimesine etkili değildir. Tamoksifen ise meme kanseri tedavisi sonrasında koruma maksadıyla uygulanmaktadır; aynı zamanda kısmen kemik erimesine de etkilidir. Menopoz öncesi dönemde bu ilaçların kullanılması önerilmez.
C. Östrojen – Menopoz sonrası östrojen tedavisinin olası riskleri nedeniyle tek başına kemik erimesi için kullanılması önerilmemektedir. Ancak diğer menopozla ilişkili şikayetler nedeniyle östrojen kullanan kadınlarda östrojenler, kemik erimesini önler. Östrojenler ayrıca, erken menopoz nedeniyle yumurtalıkların yeterli miktarda östrojen hormonu üretemediği durumlarda genç kadınlara kemik erimesini önlemek amacıyla verilebilir.
D. Kalsitonin – Tiroid bezi tarafından üretilen bir hormon olup, paratiroid hormon ile birlikte vücuttaki kalsiyum dağılımını kontrol eder. Kalsitonin kemik erimesi tedavisinde ilk kullanılacak ilaç değildir çünkü omurga kemiklerine etkisi olsa da, diğer kemikler üzerine etkisi belirsizdir. Ancak kalsitoninin ağrı kesici etkisi de bulunmaktadır. Bu nedenle özellikle omurga kemiklerinde ortaya çıkan minik çökme kırıklarına bağlı ağrının giderilmesinde etkili olabilir. Kalsitonin burundan sprey şeklinde veya cilt altına enjeksiyon şeklinde kullanılır.
E. Denosumab – (Prolia®, Xgeva®) Kemik erimesinde etkisi olan hücrelere karşı geliştirilen bir antikordur. Kemik erimesini ve kemik kırıklarını önler. Cilt altına 6 ayda bir enjekte edilerek kullanılır. Bazen cilt enfeksiyonu veya egzama nedeni olabilir. En önemli yan etkisi kan kalsiyum düzeyinde meydana getirdiği azalmadır; bu nedenle kan kalsiyum düzeyi düşük olan hastalara verilmemelidir. Yeni bir ilaç olduğundan uzun dönem güvenliği konusunda henüz bilgi yoktur. Bu nedenle diğer ilaçları kullanamayan hastalarda bir alternatif olarak düşünülmektedir.
F. Paratiroid hormon – (Forsteo®) Yukarda sayılan ilaçlardan farklı olarak yeni kemik doku oluşumuna neden olan tek ilaçtır. Diğer ilaçlar ise kemik erimesini önlemektedir. Diğer ilaçlara göre daha etkin olmasına karşın, her gün enjeksiyon yapılması gereklidir ve daha pahalıdır. Bu nedenle özellikle ciddi kırık riski olan kadın veya erkeklerde kullanılması önerilmektedir. Ayrıca menopoz öncesinde kullanımı önerilmez.
Menopoz 40 yaşından önce ortaya çıkarsa buna “erken menopoz” veya “yumurtalık yetersizliği” denir. Ancak normal menopozdan farklı olarak erken menopozda hastalar bazen adet görebilir veya nadiren yumurta atılımı gerçekleşebilir.
Erken menopoz, özellikle çocuğu olmayan veya çocuk sahibi olmak isteyen hastalar açısından duygusal olarak oldukça yıkıcı olabilir. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, öncelikle duygusal olarak iyi hissedinceye kadar kendinize zaman ayırın; ardından yapılabilecekler konusunda destek isteyebilirsiniz. Erken menopoz bir anda hayatınızda köklü değişikliklere neden olabilir. Ayrıca eşiniz veya partneriniz de, sizinle birlikte bu yeni dönemde en çok etkilenenler arasında olacaktır.
Birçok hastada erken menopozun nedeni belli değildir. Bazen genetik hastalıklara, yumurtalıklara yapılan ameliyatlara, nadiren zehirli bazı maddelere veya bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklara bağlı olarak gelişebilir ancak birçok hastada sebep belli değildir.
Erken menopozun genetik kaynaklı nedenleri arasında anormal kromozom yapısına sahip bazı hastalıklar sayılabilir:
Yumurtalıklara yapılan ameliyatlar erken menopoz nedeni olabilir. Özellikle çikolata kisti nedeniyle yapılan ameliyatlar yumurtalıktaki yumurta hücrelerinin kaybına neden olarak erken menopoza neden olabilir. Eğer her iki yumurtalıkta da çikolata kisti varsa, ameliyat ile hücre kaybı daha fazla olacağından erken menopoz ihtimali daha yüksektir.
Yumurtalıklar kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarına ve radyasyona son derece duyarlıdırlar. Kanser nedeniyle radyasyon veya kemoterapi gören kadınlarda erken menopoz görülme ihtimali artmıştır.
Bağışıklık sisteminin asli görevi vücudu enfeksiyon, kanser ve benzeri diğer zararlı etkilerden korumaktır. Ancak bazen bağışıklık sistemi, vücudun normal, sağlıklı hücrelerini de düşman olarak tanımlayabilir ve onları da yok edebilir. Eğer bağışıklık sistemi yumurtalıklardaki yumurta hücrelerine karşı böyle bir savaş başlatmış ise bu durum erken menopoza neden olabilir. Özellikle tiroid ve böbrek üstü bezini ilgilendiren bazı bağışıklık sistemi hastalıkları erken menopozla birlikte hayatı tehdit eden sağlık problemlerine neden olabilir.
Erken menopoz hastaları sıklıkla normal bir ergenlik dönemi geçirirler. En sık gözlenen şikayet adet düzensizliği ve ilaç alınmadığı zaman adet görememektir. Bazen doğum kontrol haplarını bıraktıktan sonra adetin olmadığı veya düzensizleştiği gözlenebilir ve bu nedenle erken menopoza doğum kontrol haplarının yol açtığı düşünülmektedir. Ancak gerçekte doğum kontrol hapları adet düzensizliği veya erken menopoza yol açmaz.
Diğer belirti ve bulgular menopoz dönemi ile aynıdır. Sıcak basması, vajinal akıntı (vajinadan akıntı olması), vajinada kuruluk ve cinsel ilişki sırasında yanma ve ağrı ortaya çıkabilir.
Erken menopoz hastalarının bir kısmında yumurtalıklar beklenmedik bir şekilde tekrar faaliyete geçebilir. Her ay erken menopoz hastalarının %4’ünün yumurta geliştirdiği bilinmektedir.
Her ne kadar erken menopoz durumunda gebe kalma olasılığı belirgin olarak azalsa da, %5-10 hastada kendiliğinden veya tedavi ile gebelik elde etmek mümkündür. Tedavide öncelikli olarak tüp bebek uygulanırken, hiç yumurta elde edilemeyen kadınların, yumurta bağışı yöntemi ile bebek sahibi olmaları mümkündür. Ancak yumurta veya sperm bağışı ülkemizde kanunen yasak olduğu için yapılmamaktadır.
40 yaşından önce adet düzensizliği veya 3 ayı aşan adet gecikmeniz varsa erken menopoz açısından kontrol olmalısınız. Çocuk sahibi olmayı düşünmüyor olsanız dahi erken menopoza bağlı gelişebilecek sağlık sorunları nedeniyle tedavi olmanız gerekebilir.
Menopoz tanısında olduğu gibi erken menopozda da yumurtalıkların çalışıp çalışmadığını değerlendirmek için kanda FSH ve östrojen hormon seviyeleri ölçülür. FSH değerinin yükselmesi ve östrojen seviyesinin azalması menopoz döneminin başladığını gösteren bulgular arasındadır.
Erken menopoz tanısı kesinleştikten sonra genellikle neden yönelik testler yapılır. Bu nedenle çeşitli kan testleri, genetik incelemeler ve bağışıklık sistemine ait bazı değerlendirmeler yapılabilir.
Erken menopoz tedavisinde temel amaç yumurtalıkların artık üretmediği östrojen hormonunu hastaya vermektir. Çünkü, östrojenin kadın sağlığında önemli görevleri vardır. Östrojen kadınlarda kemikleri kuvvetlendirir ve kemik erimesini önler. Ayrıca sıcak basması, gece terlemesi, uykusuzluk ve vajina kuruluğu gibi menopoz şikayetlerini de azaltır. Bununla birlikte, 50 yaş altında östrojen yetersizliği kalp hastalıklarına neden olabilir. Bu nedenle günümüzde erken menopoz hastalarının 50 yaşına kadar östrojen tedavisi alması önerilmektedir.
Rahim alınmamışsa, tek başına östrojen vermek rahim kanserine neden olabilir. Bu nedenle östrojen tedavisine “progesteron” hormonu eklenmelidir. Rahmi alınan kadınlarda ise tek başına östrojen tedavisi vermek mümkündür.
Östrojen hormonunun birkaç formu bulunmaktadır. Menopozda veya erken menopozda, normalde yumurtalıkların ürettiği östrojen hormonu olan “östradiol” verilmesi daha doğal bir tedavi sağlar.
Östrojen tedavisi hap şeklinde ağızdan, vücuda yapıştırılarak kullanılan bantlar veya vajina içine yerleştirilen halkalar yardımıyla uygulanabilir. Yapışkan bant veya vajina içine yerleştirilen halkaların avantajı karaciğeri yormamalarıdır.
Erken menopozda hormon tedavisi doğum kontrol hapları kullanılarak da verilebilir. Ancak doğum kontrol hapları ile daha yüksek dozda hormon verildiğinden, birçok doktor gebelik istemeyen hastalar hariç doğum kontrol haplarını tercih etmez.
Menopozda hormon tedavisine bağlı kalp krizi, inme ve meme kanseri gibi yan etkiler veya riskler bu tedaviler hakkında kadınlarda endişe ve şüpheye neden olmaktadır. Ancak bu riskler doğal yolla menopoza giren, 60-70 yaşındaki kadınlarda yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlardır ve erken menopoz hastalarında bu risklerin varlığına dair kanıt yoktur. Üstelik, erken menopozda östrojen hormon tedavisi alınmamasının kalp hastalıklarını artırabileceği bilinmektedir. Bu nedenle birçok uzman en azından 50 yaşına kadar erken menopozdaki kadınların hormon tedavisi almasını önermektedir.