Hamilelikte düşük (abortus), son adet tarihinden itibaren 20. gebelik haftasından önce hamileliğin kendiliğinden veya başka bir etkene bağlı olarak sonlanmasıdır. Düşük diyebilmek için rahim dışına atılan bebeğin (embriyo veya fetüs) 500 g’dan küçük olması gerekir.
Hamilelikte Düşüklerin birçok nedeni olabilir. En sık gözlenen neden is fetüsün genetik bir problem nedeniyle gelişmesinin durmasıdır. Bununla birlikte anneye ait hastalıklar ve rahime ait şekil bozuklukları da düşük nedeni olabilir.
Ayrıca anne yaşının ileri olması, daha önce düşük yapmış olmak, sigara ve alkol kullanımı, yüksek ateş, radyasyon, bazı enfeksiyonlar ve ilaçlar da düşük sebebi olabilir.
Düşüklerde en sık vajinadan kanama, kasık ve bel ağrısı gözlenir. Kanama varlığında hemen doktorunuza başvurun. Ayrıca ateşiniz 38 derece üzerinde, vajinadan pıhtı, parça veya kötü kokulu yoğun bir sıvı gelirse yine hemen doktorunuza başvurmalısınız.
Düşükler gerçekleşme zamanına göre 3 gruba ayrılır:
Düşükler tamamlanma şekline göre 2 gruba ayrılır:
Düşük eğer kendiliğinden gerçekleşirse “spontan düşük” olarak adlandırılır. Bazı durumlarda ise dışardan bir müdahale ile düşük gerçekleşebilir. Eğer hamilelik istek üzerine yasal sınır olan 10. haftanın öncesinde sonlandırılıyor ise “isteğe bağlı düşük” veya “yasal tahliye” olarak adlandırılır. Eğer hamilelik tıbbi bir neden ile sonlandırılıyor ise “tıbbi tahliye” olarak isimlendirilir.
Ne yazık ki düşükleri engelleyecek tedaviler oldukça sınırlıdır ve bazı özel düşük tipleri için geçerlidir. Ancak yine de düşük gelişmeden bazı riskleri ortadan kaldırarak düşüğün gelişmesine engel olunabilir. Sigara ve alkol düşük riskini artırmaktadır. Ayrıca yüksek ateş ve bazı enfeksiyonlardan kaçınmak da düşük riskini azaltacaktır. Ayrıca hamile olduğunuzu öğrendikten sonra herhangi bir ilaç almadan veya herhangi bir tedaviden (örneğin radyasyon tedavisi) önce mutlaka doktorunuzun görüşünü almalısınız.
Düşükleri takiben 2 hafta süre ile cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Ayrıca yeniden hamile kalmak istemiyorsanız korunma yöntemleri hakkında doktorunuz ile görüşmelisiniz. Ancak tekrar hamile kalmak isterseniz düşük sonrası hemen hamile kalınması konusunda tıbbi bir sakınca yoktur ancak genel olarak annelerin düşük sonrası üzgün ve psikolojik olarak depresif olması nedeniyle birkaç aylık bir ara verilmesinin daha uygun olduğunu düşünüyorum. Eğer psikolojik gerginlik ve üzüntü hali uzun süre devam edecek olursa mutlaka doktorunuz ile görüşmelisiniz, size yardımcı olacaktır.
Eğer kan grubunuz “negatif” ise (örn: A, B, AB veya 0 Rh negatif) eşinizin kan grubuna göre sonraki hamileliklerde kan uyuşmazlığı oluşmasını engellemek için size bir iğne (Rhogam) yapılabilir. Bu ilaç düşüğü takip eden ilk 72 saat içinde yapılırsa etkisi daha belirgindir.
Büyük ihtimalle evet. Birçok kadın düşük sonrası hamile kaldıklarında normal bir hamilelik süreci geçirmekte ve sorunsuz bir doğum yapmaktadır. Ancak daha önce düşük yapan kadınlarda tekrarlayan düşük ihtimalinin de bir miktar arttığı gerçektir.
Tıbbi tahliye, hamileliğin devamı anne sağlığını veya hayatını tehdit ediyorsa, hamilelik bir cinsel tecavüz neticesinde ortaya çıkmış̧ ise veya bebekte yaşamla bağdaşmayan bir anomali ya da zihinsel özre neden olabilecek bir durum varsa yapılır.
Hayır. Tam düşüklerde eğer rahim içinde parça kalmadığı tespit edilirse rahim içinin temizlenmesi amacıyla yapılan kürtaj işlemine (revizyon kürtaj) gerek olmayabilir. Ancak hastanın kanamasının olmaması ve düşüğün tam olarak gerçekleştiğinden emin olunmalıdır. Kısmi düşüklerde ise genellikle revizyon kürtaj kanamanın ve olası bir enfeksiyonun önlenmesi amacıyla genellikle uygulanır.
Tüm düşüklerde, önce bebek rahim içinde ölmekte ve ardından düşük gelişmektedir. Bu nedenle rahim içinde bebeğin kalbinin durmasından bir süre sonra kendiliğinden düşük gelişme ihtimali vardır. Ancak bu düşüğün ne zaman gelişeceği bilinemez, ayrıca ciddi kanama ortaya çıkma ihtimali de olduğundan tercihan hamileliğin hekim kontrolünde sonlandırılması daha uygundur.
Bebeğin rahim içinde ölmesi durumunda bebeğin anneyi zehirleyeceğine dair yaygın bir inanış vardır. Bu durum gerçek anlamda bir zehirlenme olmasa da, ölü bebekten salgılanan “tromboplastin” adı verilen maddenin anne kanına karışması ile annede ciddi kanamalara neden olabilecek pıhtılaşma problemleri gelişebilir. Ancak bu durum hemen ortaya çıkmaz, bebeğin kaybını takiben en erken 3-4 hafta sonra gelişir; bu nedenle eğer bebek anne karnında ölmüş ise beklemektense, müdahale edilerek hamileliğin sonlandırılması daha uygun bir yaklaşımdır.
Hamilelikte kanama olması “düşük tehdidi” olarak adlandırılır. Tüm hamileliklerin %20-25’de, erken dönemde kanama ortaya çıkar ve her zaman düşük yapılacağı anlamına gelmez. Erken hamilelikte kanama varlığında yaklaşık olarak hamilelerin %50’sinde gerçek anlamda düşük gerçekleşir ve bebeğin kalp atımlarının saptandığı olgularda risk daha düşüktür. Ayrıca hamilelikte kanama olması sonraki dönemde erken doğum, hamilelikte düşük doğum ağırlığı, doğum öncesi bebek ölümü ve anomalili doğum riskini de artırmaz.
Hamilelikte ortaya çıkan her vajinal kanama hamilelikte ilişkili olmayabilir ancak mutlaka bir hekim tarafından kontrol edilmeniz gerekir. Doktorunuz vajinal bir muayene yaparak kanamanın nedenini ortaya koyacaktır. Ayrıca muayene ile rahim ağzında (serviks) bir açılma olup olmadığı da kontrol edilmelidir. Eğer kanama ile birlikte rahim ağzında açılma meydana gelmiş ise, ne yazık ki, düşük gerçekleşmemiş olsa bile kaçınılmazdır.
Rahim ağzının kapalı olduğu “hamilelikte düşük tehdidi” olgularında ultrasonografi ile bebek kalp atımlarının olup olmadığı incelenir. Bebek kalp atımları mevcut ise hasta yatak istirahatine alınır ve kanamanın kendiliğinden sonlanması beklenir. Kanama ile birlikte ağrı varsa, ağrı kesiciler kullanılabilir ancak kanamayı artıracak ağrı kesicilerden uzak durulmalıdır. Kanamanın kesilmesi (veya düşüğün durdurulması) için ne yazık ki herhangi bir ilaç yoktur. Bazı durumlarda “progesteron” adı verilen hormon özellikli ilaçların düşük tehdidinde kullanılabileceği bildirilse de, bu progesteron eksikliğinin kesin olarak gösterildiği olgular ile sınırlı olmalıdır. Aksi takdirde, progesteron rahim kasılmalarını azalttığından, bebeğin rahim içinde ölmesi durumunda bebeğin atılmasını önleyeceğinden annede ortaya çıkabilecek bazı sorunlara neden olabilir.
“Anembriyonik gebelik” veya “blighted ovum” olarak da adlandırılan bu durumda rahim içinde gebelik kesesi vardır ancak içinde embriyo (bebek) yoktur. Hamileliğin çok erken döneminde, 5. haftadan önce de ultrasonografi ile gebelik kesesi olmasına karşın kese içinde embriyo gözlenmeyebilir ancak 7.5 haftadan sonra hala kese içinde embriyo yoksa bu durum normal değildir ve hamileliğin sonlandırılması gerekir.
İki veya daha fazla hamilelik kaybı varlığında tekrarlayan düşüklerden bahsedilir. Duygusal olarak yıpratıcı bir süreç olmakla birlikte, birçok hastada düşüklere neden olabilecek herhangi bir problemin olmaması ve klinik olarak etkinliği kesin olarak kanıtlanmış çok az tedavisinin bulunmaması da mevcut durumu güçleştirmektedir.
Tekrarlayan düşüklerin nedenini her zaman tespit etmek mümkün olmamaktadır. Bununla birlikte en sık aşağıdaki nedenlere bağlı olarak gelişir:
Tüm hamileliklerin %15-20’si düşük ile sonuçlanırken, ancak %1-2’sinde tekrarlayan düşükler gözlenir. Bu nedenle ilk hamilelik kaybını takiben hemen nedenleri konusunda inceleme yapılması gerekli olmayabilir; buna doktorunuz karar verecektir.
Tekrarlayan düşüklerin nedenlerinin tespit edilmesi amacıyla öncelikle ayrıntılı bir muayene ve ultrason ile değerlendirme yapılmalıdır. Ardından, anne adayında mevcut olabilecek ve tekrarlayan düşüklere neden olabileceği düşünülen hastalıklar için kan testleri yapılır. Bunlar arasında kan pıhtılaşma sistemine ait testler, hormon testleri, şeker hastalığı, guatr ve olası diğer hastalıkların anlaşılması için testler yer alır. Bazı durumlarda anne ve babanın genetik bir problemi olup olmadığının anlaşılması amacıyla kromozom testleri ve rahimde tekrarlayan düşüklere neden olabilecek bir problemi saptayabilmek amacıyla radyolojik (röntgen, manyetik rezonans inceleme) testler ile rahim içini bir kamera sistemi ile görüntülemek amacıyla endoskopik işlemler uygulanabilir.
Yapılan testler sonucunda anne veya babada herhangi bir problem tespit edilirse, bu soruna yönelik tedaviler genellikle tekrarlayan düşükleri de önleyecektir. Bazen tekrarlayan düşükleri önlemek için cerrahi işlemler gerekebilir, ancak çoğunlukla tedaviler ilaç tedavisi şeklindedir.
Evet. Tekrarlayan düşükleri olan pek çok kadın başarılı bir hamilelik döneminin ardından çocuk sahibi olmaktadır.